Cam tavan sendromu, kişisel gelişim alanında uzman bir doktor olan David J. Schwartz tarafından yapılan bir deney sonucunda bu isimle anılmaya başlanılan bir sendromdur. Cam tavan sendromu genellikle kariyer ve kadın çalışanların iş hayatındaki performansları başlıklarıyla ilişkilendirilse de, esasen her yaştan ve cinsiyetten insanda gözlemlenebilen, birçok farklı alanda karşılaşılabilen bir sorundur.
Cam tavan, bireylerin başarılarını ve potansiyellerini ulaşılmaz kılan görünmez bir engelin metaforik tanımıdır. Bu nedenle kişilerin kendi potansiyellerinin farkında olması ve kendi zihinlerindeki engelleri aşmaya çalışması büyük önem taşır. Cam tavan sendromunun insanların zihninde ve yaşamlarında yarattığı etkileri daha iyi anlayabilmek için bu deneyin çıkış noktasına ve günlük hayattaki karşılıklarına göz atabilirsiniz.
Cam Tavan Sendromu ve Öğrenilmiş Çaresizlik
David J. Schwartz önderliğinde çalışmalar yürüten bir grup bilim adamı, pireler üzerinde yaptıkları deneylerde her pirenin farklı yüksekliklere zıplayabildiğini fark eder. Bu farklılık, cam tavan sendromunun da çıkış noktasını doğurur. Pirelerden bazılarını bir cam fanusun içine koyan araştırmacılar, fanusun tabanından 30 cm yüksekliğe camdan bir tavan yerleştirilir. Daha sonra fanusun tabanını ısıtmaya başlarlar.
Sıcaklık arttıkça pireler de fanustan kurtulmak için zıplamaya başlar. Ancak hepsi, 30 cm’lik yüksekliğe ulaştığında cam tavana çarparak tekrar yere düşer. Defalarca zıplamalarına yani başarmaya çalışmalarına rağmen, ne olduğunu anlayamadıkları bir şey onlara engel olmaktadır. Araştırmacılar bir süre sonra pirelerin en fazla 30 cm yüksekliğe, yani cam tavana çarpmayacak ölçüde zıplamaya başladığını fark eder.
Pireler kaçmalarına engel olan ve tanımlayamadıkları cam kapaktan kendilerini korumayı öğrenmiştir. Belirli bir sürenin sonuna gelindiğinde, araştırmacılar fanusun cam kapağını kaldırır ve tekrar fanusun tabanını ısıtmaya başlar. Pirelerin önünde artık kaçmaları için hiçbir engel yoktur. Fakat artık hiçbir pire 30 cm’den daha yükseğe zıplamaz.
Artık zihinlerinde, daha yükseğe zıplasalar da başaramayacaklarının bilgisi vardır. Cama her çarptıklarında hissettikleri acı, onlara hiçbir koşulda 30 cm’den yükseğe zıplamamaları gerektiğini öğretmiştir. Bu yüzden ne engelin kalktığının ne de bir adım ötelerinde özgürlüğün olduğunun farkına varamazlar. Bu deney, pirelerin bir eylemi başaramayacaklarını öğrendiklerinin kanıtı olarak tarihe geçer.
Pire deneyinden yola çıkılarak tanımlanan cam tavan sendromu, 1969 yılında Wall Street Journal’da yer alan bir makale sayesinde tüm dünyada duyulur. O günden bu yana, birey psikolojisini tanımlamakta ve özellikle kadınların iş hayatındaki öz güven, başarı ve performans sorunlarını temellendirmekte kullanılan bir metafor haline gelmiştir.
Cam Tavan Sendromunun Birey Psikolojisindeki Karşılığı Nedir?
Dr. David J. Schwartz, bir eylemin imkânsız olduğuna inandığınızda zihninizin bu inancı haklı kılmak ve kanıtlamak için çabalamaya başladığını söyler. Aksine, bir şeyi başaracağınıza dair inancınızı canlı tuttuğunuzda ise zihniniz bu başarıyı gerçeğe dönüştürmenin yollarını aramaya başlar. Pire deneyi sonucunda literatüre kazandırılan cam tavan sendromu, birey psikolojisinde öğrenilmiş çaresizliğe karşılık gelir.
Bir insanın potansiyelini konumlandırdığı nokta, bir başka deyişle hayallerinin uzandığı en üst sınır, onun cam tavanıdır. Her insanın cam tavanının konumu hayattaki tecrübelerinden, öğrendiklerinden ve kişiliğinden süzülerek oluşur. Bir eylemi başarmak için çabalasanız da amacınıza ulaşamayacağınızı düşünürseniz, defalarca çabalamaktan vazgeçersiniz. Bu vazgeçiş, öğrenilmiş çaresizliğin ve birçok hayalin başarıya ulaşmamasının temel nedenidir.
Başarısızlığı Kabullenmenin Sonuçları Nelerdir?
Başarısızlığı kabullenmek, çaba faktörünü ortadan kaldırır. Ayrıca, öğrenilmiş çaresizlik bireyin söz konusu durum ya da eylem hakkında artık öz güvenini yitirdiğini gösterir. Öz güven kaybı, bireyin kendi tecrübelerinden ve geçmiş çabalarından kaynaklanabileceği gibi, dış etmenlere de bağlı olarak gelişebilir.
Kendisiyle aynı koşullara sahip olan ve daha önce ilgili eylem için çabaladığı halde başarısızlığa uğrayan kişileri görmek, birçok insanı aynı eylemi bir de kendi başına denemekten vazgeçirmek için yeterli bir sebeptir. Toplum baskısı, dönem koşulları, çevre görüşleri, iktidar ve erk yönetimi gibi birçok faktör, kişilerin cam tavan sendromuna girmesinde önemli bir etkiye sahiptir.
Cam tavan sendromunu bedeninize ve zihninize sarılmış görünmez zincirler olarak düşünebilirsiniz. Bu zincirlerden kurtulmak için hiçbir çaba göstermediğinizde, kurtulmaya dair umudunuzu ve sevincinizi de kaybedersiniz. Çabaladığınız halde başarısız olacak olsanız da, çaba ve umut insanları hayatta tutan iki önemli kavramdır. Çaresiz insan yeni çareler ararken, öğrenilmiş çaresizlik içinde olan insan pasifize olur.
Cam Tavan Sendromu Neden Kadınlar Arasında Daha Çok Görülür?
Araştırmalar, cam tavan sendromunu yaşayan bireylerin çoğunlukla kadın olduğunu gösterir. Peki, bu dağılımın sebebi nedir? Cinsiyet eşitsizliği ve negatif ayrımcılık, başta iş dünyası olmak üzere birçok alanda ve tüm dünyada halen varlığını sürdüren bir sorundur. Kadınlara biçilen toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların ya da toplumun diğer bireylerinin zihninde öğrenilmiş çaresizliği doğurur.
Esasen cam tavan sendromundan muzdarip olan bireylerin neredeyse tamamının toplumda azınlık olarak değerlendirilen ya da toplumun geneliyle eşit koşullara sahip olmayan kişiler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Irk, cinsiyet, ekonomik koşullar, yaş ve inançlar gibi pek çok faktör, toplumda belirli bir kesimin azınlık ve dezavantajlı konumuna düşmesine neden olabilir.
Dünya geneline bakıldığında kadınların ekonomiye ve siyasete katılımının, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişiminin halen erkeklere oranla çok daha düşük olduğunu görmek mümkündür. Eril tahakkümün neden olduğu bu durum, kadınların zihninde sosyal hayatta ve iş yaşamında görünmez cam tavanlar oluşmasına neden olur. Elbette aynı sorun, azınlık gruplara dahil olan ya da ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı iş kollarında yer alan erkeklerde de görülebilir.
Cam Tavan Sendromu ve Kariyer İlişkisi
Kadınların ekonomiye katılımı, toplumların gelişmesi ve kalkınması açısından büyük önem taşır. Günümüzde iş hayatında yer alan kadınların büyük çoğunluğu hâlen eşit işe eşit ücret ve terfi koşullarında eşitlik taleplerini dile getirmek zorunda kalmaktadır. Bu durum, kadınların kariyer yolculuklarında cam tavan sendromu yaşamasının en önemli nedenlerinden biridir.
Elbette iş hayatında reel engellerle karşılaşan kadınların sayısı oldukça fazladır. Fakat birçok kadın da cinsiyet eşitsizliğinin dün ve bugün bıraktığı etkiler nedeniyle, başarıya giden yolda önünde bireysel ve somut bir engel olmadığı halde zihninde cam tavanlar yaratmıştır.
- Günümüzde Türkiye, Dünya Ekonomi Forumu tarafından yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde %22’lik oranla Avrupa ülkeleri içinde kadınların ekonomiye en az katılım sağladığı ülkedir.
- Fortune 500 şirketlerinin yalnızca %6,6’sı kadın CEO’lar tarafından yönetilmektedir. Erkeklerin küresel işgücüne katılım oranı %94 iken, kadınlar için bu oran %63’tür.
- Kısacası dünyada cinsiyet eşitliğinin sağlanması, bugünkü koşulların devam ettiği varsayıldığında yaklaşık 100 yıl sonra mümkün olacaktır.
Öğrenilmiş Çaresizlik ile Başa Çıkma Yöntemleri Nelerdir?
İş hayatında ve sosyal yaşamda var olan toplumsal koşullar, bireylerin başarısızlığı baştan kabullenmeleri için geçerli bir sebep değildir. Aksine, cam tavan sendromu azınlıkta ve dezavantajlı olan gruplar arasında yaygınlaştıkça durumun çok daha kötüye gideceği apaçık ortadadır. Peki, cam tavan sendromu ile mücadele etmenin yolları nelerdir?
Öncelikle, başarının önünde duran engelin gerçekliğini sorgulamak gerekir. “Bu işi başaramam, çünkü önümde X var.” cümlesindeki X, son baktığınızda yerinde olabilir. Fakat ya artık orada değilse? Ya da hiç var olmamışsa? Kendi tecrübelerinizin zihninizde bıraktığı sonuçlar, her an güncel değildir. Gerçekler zamanla değişebilir. Daha da önemlisi, siz değişebilirsiniz.
Özellikle iş hayatında motivasyon ruhunuzu ve kendinize olan güveninizi korumanız büyük önem taşır. Umut, insanın zihninde daima varlığını sürdürmesi gereken bir kavramdır. Kontrolün ve yönetimin sizde olduğunu da aklınızdan çıkarmamanız gerekir. Eski tecrübelerinize güvenmeli, fakat onları değişmez gerçekler olarak zihninize kazımamalısınız. Yeni çabalar yeni eylemleri, yeni eylemler ise yeni tecrübeleri getirir.
Sözün özü, sizi denemekten alıkoyan unsurlar somut engeller mi? Yoksa cam tavanlar mı? Hayal vagonunuzu bulutlara bağlamaktan ve başarıya giden farklı yollar aramaktan vazgeçmediğiniz sürece, cam tavanlarınızı bir bir kırabilirsiniz.