Teknolojik gelişmelere bağlı olarak her bir toplumsal aşamada değişen ve dönüşen iş süreçleri ve çalışma koşullarının, çalışanların sağlığı ve güvenliği üzerinde farklı etkilere neden olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna paralel olarak iş sağlığı ve güvenliği (İSG) de kapsam bakımından sürekli bir devinim içinde. Risk ve tehlikelerden korunmaya ilişkin tedbirlerin önemi ise artarak devam etmekte.
Teknolojik gelişmeler, bir taraftan korumaya yönelik araçların geliştirilmesi ile daha güvenli çalışma ortamları sunarken diğer taraftan çalışanların sağlık ve güvenliği açısından tehlike doğuran yeni risk faktörlerinin de kaynağı olmakta.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Kapsamı
Geleneksel anlamda İSG’nin odak noktası; kimyasal, biyolojik ve fiziksel tehlike ve riskler ile bunlardan kaynaklı yaralanma ve hastalıklar olmuştur. Ancak sağlıklı olmak, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yalnız bedenen değil psikolojik ve sosyal açıdan da tam bir iyilik hali olarak kabul edildiğinden bu iyilik halinin sağlanabilmesi ve sürdürülebilmesinde zaman içinde psikososyal risk olgusunun önem kazandığı görülmekte.
Artık İSG; kimyasal, biyolojik ve fiziksel tehlike ve risk faktörlerinin yanı sıra psikososyal risk faktörlerini de kapsamakta.
Son yıllarda artan iş yükü ve iş temposu, azalan iş güvencesi, ortaya çıkan rol belirsizlikleri, yetersiz sosyal destek gibi nedenlerin çalışanlar üzerinde hem bedenen hem de ruhen olumsuz etkileri olduğu gözlemlenmekte. Bu gibi olumsuz etkiler, aynı zamanda işletmeye olan bağlılıkta azalma ve işe devamsızlıkta artma gibi istenmeyen sonuçlara da neden olmakta.
Psikososyal Risk Faktörlerine İlişkin Yasal Dayanak
Psikososyal risk faktörlerinin nispeten yeni tanımlanmaya başlanmış olması, bu risk faktörlerinin neler olduğunun, nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin ve nasıl yönetileceğinin bütünüyle bilinememesi gibi beklenmedik bir sonucu da beraberinde getirmekte. Dolayısıyla yasa ve uygulama arasındaki bu boşluk, psikososyal risk yönetiminin henüz amacına tam olarak ulaşmamasına neden olmakta. Bu durum sadece Türkiye’ye özel olmayıp bu konuda çalışmalara daha önce başlamış olan ülkelerde de benzer nitelikte bir belirsizliğin hakim olduğu görülmekte.
Psikososyal risk faktörlerine ilişkin yasal dayanak şöyle özetlenebilir:
- Psikososyal risk faktörleri, yasal olarak ilk defa 1989 yılında Avrupa Birliği (AB)’nin gündemine gelmiş ve önlenmesine ilişkin düzenlemeler yapılarak işletmelerde risk analizleri gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
- Bunu takiben DSÖ ve Avrupa İş Sağlığı ve İş Güvenliği Ajansı (AİSGA) gibi uluslararası kuruluşlar çalışan sağlığına olumsuz yönde etki eden psikososyal risk faktörlerinin belirlenmesi ve önlenmesi amacı doğrultusunda çeşitli çalışmalar yürütmüştür.
- Türkiye’de ise çalışanlara yönelik uygulanan sosyal politikalar kapsamında 2012 yılında yürürlüğe girmiş olan 6331 Sayılı İSG Kanunu (T.C. Resmi Gazete, 30.06.2012. Sayı: 28339)’na göre iş yerlerinde risk değerlendirmesi yapılması yasal bir zorunluluk olup bu Kanuna bağlı İSG Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği (T.C. Resmi Gazete, 18.12.2012. Sayı: 28512)’nde fiziksel, kimyasal ve biyolojik risklerden söz edilirken psikososyal risk faktörlerinden de bahsedilmektedir.
Psikososyal Risk Faktörleri Nelerdir?
Modern iş süreçleri ve çalışma koşullarındaki değişikliklerle birlikte bunların bir neticesi olarak yeni ortaya çıkan ya da değişen psikososyal risk faktörleri tablodaki gibi özetlenebilir:
Risk Faktörleri | Açıklama |
İşin İçeriği | – İşte çeşitliliğin az olması – Bölünmüş veya anlamsız çalışma yapılması – İş-birey uyumsuzluğu olması |
İş Yükü ve Temposu | – Fazla çalışılması ya da atıl kalınması – Makinelerin üretim hızının baskıya neden olması – Rekabetin zaman baskısına neden olması |
Çalışma Programı | – Vardiyalı çalışma yapılması – Gece çalışması yapılması – Esnek olmayan çalışma programları uygulanması – Mesailerin programsız olması – Çalışma biçiminin sosyalleşmeye müsaade etmemesi |
Kontrol | – Karar alma sürecine katılımın düşük olması – Çalışanların iş programı üzerinde kontrol yetkilerinin az olması |
Çevre ve Ekipman | – Ekipman bulunabilirliğinin, uygunluğunun veya bakımının yetersiz olması – Fiziksel çalışma alanında eksikliklerin olması – Yetersiz aydınlatma, aşırı gürültü gibi olumsuz çevresel koşulların olması |
İşletme Kültürü | – Kişiler arası iletişimin yetersiz olması – Kişisel gelişim için desteğin az olması – Hedeflerin tanımlanmamış olması veya üzerinde anlaşmaya varılmamış olması |
Kişiler Arası İlişkiler | – Sosyal veya fiziksel izolasyonun olması – Üstlerle veya çalışma arkadaşlarıyla ilişkilerin zayıf olması – Sosyal desteğin az olması |
Görev ve Sorumluluk | – Rol belirsizliği ve rol çatışmasının olması |
Kariyer Gelişimi | – Kariyer yönetiminin olmaması ya da belirsiz olması – Ücretlerin düşük olması – İş güvencesinin olmaması |
İş-Özel Yaşam İlişkisi | – İş ve özel yaşamının taleplerinin çatışması – Özel yaşamda desteğin az olması – Çift kariyer sorunlarının yaşanması |
Psikososyal Risk Faktörlerinin Doğurduğu Sonuçlar
Araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlar ile uzmanlar ve politika yapıcılar, modern çalışma koşulları bağlamında psikososyal risk faktörlerinin İSG için önemli endişe alanları doğurduğu konusunda hemfikir. Bu olumsuz sonuçlar, şöyle sıralanabilir:
- Psikososyal risk faktörlerinin stres yoluyla doğrudan veya dolaylı olarak hem fiziksel hem de zihinsel sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabilmekte.
- Çalışanlar işyerinde risk faktörlerine maruz kaldıklarında işle ilgili stres reaksiyonları ortaya çıkabilmekte. Bu reaksiyonlar; duygusal, davranışsal, bilişsel ve/veya fizyolojik olabilmekte.
- Stres reaksiyonları daha uzun bir süre devam ettiğinde, daha kalıcı ve geri döndürülemez sağlık sorunlarına dönüşebilmekte. Örneğin; psikososyal risklere maruz kalmak anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kronik yorgunluk, kas-iskelet sistemi sorunları, koroner kalp hastalığı, belirli kanser türleri, psikosomatik semptomlar, migren, mide ülseri ve alerji gibi bir dizi sağlık şikâyetine yol açabilmekte.
- İşle ilgili stresin çalışanın sağlığı üzerinde yarattığı etkilerinin işletme üzerinde de olumsuz sonuçları var. Örnek olarak; performans düşüklüğü, verimlilik azlığı, işe devamsızlık, yüksek işgücü devir oranı sıklıkla stres deneyimi ile ilişkilendirilmekte.
- Psikososyal risk faktörlerine maruz kalmanın toplum üzerinde de etkisi olabilmekte. Bu çerçevede olumsuz bir psikososyal çalışma ortamı, sadece çalışanların fiziksel ve zihinsel sağlık ve güvenliğine zarar vermekle kalmayıp aynı zamanda işletme ve bir bütün olarak toplum için de maddi ve manevi açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilmekte.
Psikososyal risk faktörlerini en aza indirgeyerek olumlu bir çalışan deneyimi yaratmak adına İnsan Kaynakları Yönetimi süreçlerinizi adilleştiren ve şeffaflaştıran idenfit’i yakından tanımak için hiç zaman kaybetmeyin!